Türkiye'de Arkeoloji ve Sanat Tarihinin 100 Yılı


Canyurt F.

Türkiye'de Arkeoloji ve Sanat Tarihinin 100 Yılı, Nurşen ÖZKUL FINDIK,Atakan AKÇAY, Editör, Nobel Yayınevi, Ankara, ss.103-116, 2023

  • Yayın Türü: Kitapta Bölüm / Araştırma Kitabı
  • Basım Tarihi: 2023
  • Yayınevi: Nobel Yayınevi
  • Basıldığı Şehir: Ankara
  • Sayfa Sayıları: ss.103-116
  • Editörler: Nurşen ÖZKUL FINDIK,Atakan AKÇAY, Editör
  • Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Adresli: Hayır

Özet

Dünya tarihine bakıldığında 18. yüzyıldan sonra yaşanan önemli olayların toplumlar

üzerinde ekonomik, sosyal, siyasi ve kültürel açıdan pek çok değişime yol açtığı görülür.

Özellikle Endüstri devriminden sonra birçok alanda olduğu gibi mimarlık faaliyetlerinde de

değişimler gözlemlenmiştir. Elbette ki bu değişim ve gelişimlerin toplumlar arasında

benimsenmesi bir anda olmamıştır. Avrupa’da başlayan bu yenileşme hareketleri zamanla

Osmanlıda da kendini göstermeye başlamıştır. 19. yüzyılda Batı’da yaşanan bu yenileşme

hareketleri, Neo-Klasik olarak isimlendirilen, Antik Yunan ve Roma sanatını yansıtan süsleme

ve mimari elemanların kullanıldığı üslubun ortaya çıkmasını sağlamıştır. Başka bir ifadeyle

Empire (1800-1876) olarak da adlandırılan bu üslup, Osmanlıyı da etkisine almıştır (Başkan,

2016:104). 19. yüzyıl Osmanlı sanatında Batılı etkilerin görüldüğü bu üslup, dinî mimarideki

süsleme detaylarında kendini göstermiştir. Genellikle kamu binalarında uygulanmış olan bu

mimari anlayış, İstanbul’la sınırlı kalmamış, pek çok bölgeye yayılmıştır. Bu dönemde ülkede

bulunan Batılı mimarlar tarafından çok sayıda eser verilmiştir (Başkan, 2016: 104).

Geç dönem Osmanlı mimarisinde, Türk süsleme sanatında kullanılan motif ve

kompozisyonların Batı sanatından alınan ögelerle birlikte kullanıldığı Eklektik Üslup da

denilen bir süsleme programı geliştirilmiştir. II. Abdülhamit döneminden sonra Osmanlı’da, III.

Selim döneminden itibaren yaşanan yenileşme hareketleri, mimaride yabancı özelliklerle

sunulmuştur. Bu da Tanzimat sonrasında yetişen Türk mimarların tepkisine neden olmuştur ve

eski Türk sanatına dönebilmeyi amaçlayan bireysel çabalar sarf edilmiştir. Türk Sanatına

dönüşü benimseyen bu çabalar sonucunda süsleme ve mimari de Selçuklu ve Osmanlı sanatına

atıflar şeklinde olmuştur (Başkan, 2016: 105). Nafıa Nazırı Ethem Paşa’nın 1873 yılında

hazırlattığı Usûl-i Mîmârî-i Osmânî adlı eser, Osmanlı dönemi Türk mimarlığının özgün

kimliğine dönüş isteğinin ilk belgesidir (Ayvazoğlu, 2003).

II. Meşrutiyet’ten sonra etken olan İttihat ve Terakki Fırkası, ekonomik, siyasi ve kültürel

alanda yenilikler getirmenin yanı sıra mimari anlamda da özgün bir yaklaşım sergilemiştir. Bu

yaklaşım sonucunda oluşan “milli mimarlık akımı”, anlayış olarak 1930'lara kadar etkili olmuştur. Ayrıca bu dönemdeki diğer mimarları da etkilemiştir (Sözen, 1984: 35). Başta Ziya

Gökalp olmak üzere, Kemalettin Bey ve Vedat Tek’i mimarlık akımının öncülerine örnek

olarak verebiliriz (Kızıldere ve Sözen, 2005: 63).