Nobel Yayınevi, Ankara, 2022
ÖNSÖZ İslâm dünyası için vazgeçilmez bir etki alanına sahip olan hilâfet
kurumu, halîfe hanedanlar silsilesinin son temsilcisi Osmanlı
Hanedanı’nda iken bundan 97 yıl önce 3 Mart 1924 tarihinde hilâfet,
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin “halîfe hal’ edilmiştir. Hilâfet, hükümet
ve cumhuriyet mâna ve mefhumunda esasen mündemiç olduğundan
hilâfet makamı mülgadır” şeklindeki 431 numaralı kanun ile
kaldırılmıştır.
Hilâfetin ilgasını, I. Dünya Savaşı sonucunda Osmanlı Devleti’nin
yıkılışıyla ilişkilendirmek zorunluluğu vardır. I. Dünya Savaşı sürecinde
dünyada tam bağımsız tek İslâm devleti, Osmanlı Devleti’dir. Savaştan
sonra Devlet-i Aliyye’nin ana unsuru Türkler, milletçe bütün ülkeye
saran bir İstiklâl Savaşı verip mücadelenin sonunda Türkiye
Cumhuriyeti Devleti’ni kurmuştur.
Devlet-i Aliyye-yi Osmaniye’nin yıkılışından sonra 20. yüzyılın ilk
çeyrek asrında, yâni halifeliğin kaldırıldığı sırada dünyada bağımsız üç
İslâm ülkesi vardı. Bunlar Türkiye, İran ve Afganistan’dır. Bu üç ülke de
bu süreçte emperyalist güçlerin işgallerine uğramıştır. Şimdi İslâm
İşbirliği Teşkilâtı’na üye 57 İslâm ülkesi bulunmakta, 6 ülkenin de üyelik
süreci devam etmektedir. Şu halde bugün dünyada bayrağı dalgalanan
63 İslâm ülkesi vardır. Bunların büyük ekseriyeti tam bağımsızlıklarını
10
hâlâ tamamlayamamıştır.
Bunun için İslâm coğrafyasında yönetim, üretim ve paylaşım
sorunları yaşanmaya devam etmektedir. Halen İslâm dünyasının
yönetilme sorunu vardır. Bu sorun İslâm ülkelerde yaşanan iç savaşlar,
geçmiş asırlarda yaşanmış “İslâm Rönesansı”, “İslâm Medeniyeti”,
“İslâm Barışı” ve “İslâm Hilâfeti” gibi ışıltılı kavramlara karşı derin
özlemi artırmaktadır. Bu çalışmada İslâm dünyasının yönetilme
sorununu derinden etkilediği düşünülen “İslâm Hilâfeti”nin son büyük
halkası olan “Osmanlı Hilâafeti” incelenecektir.
İslâm’ın devlet başkanlığı müessesesi olan hilâfet, bidayetinden
ilgasına kadar her dönemde tartışma ve araştırmalara konusu
olmuştur. Bu durum devrin şartlarına göre idarî, siyasî, içtimaî ve
iktisadî bir müessese olarak hilâfetin gelişimine ortam hazırlamıştır.
İslâm’ın siyaset nazariyesi üzerinde teşekkül eden hilâfetin temeli
Hz. Peygamber’in idarî, hukukî, siyasî ve içtimaî uygulamalarıyla
şekillenmiş, ilk halîfeler döneminde de müesseseleşmiştir. Hilâfet,
Hulefâ-yi Râşidîn, Emeviler, Abbâsîler ve Mısır Abbâsîleri’nden sonra,
bu silsilenin son büyük halkası olan Hânedân-ı Âl-i Osman’a intikal
etmiştir. Osmanlı hilâfeti, mahiyeti itibariyle Hulefâ-yi Râşidîn
döneminden sonra aldığı görünümü kazanmış, bu dönemde de
gelişimini ilgasına kadar sürdürmüş, devletin gücüne ve padişahın
şahsiyetine göre bazen müessese bazen de padişah/ halîfe ön plana
çıkmıştır. Osmanlı hilâfeti, döneminde iki büyük muhalefetle
karşılaşmıştır. Bunlar; 12 İmam Şiîliği esasına dayanan mezhepçilik
tabanlı Fars siyasî muhalefeti ve kavmiyetçilik (Kureyşîlik) esâsına
dayanan Arap siyasî muhalefetidir. Osmanlı’ya karşı Batılı güçler bu
muhalif hareketlerden istifade etmişlerdir.
11
Osmanlılar selefleri gibi hilâfet ünvanını hâkimiyetlerini
sağlamlaştırmak ve genişletmek için kullanmışlardır. Bunu da hilâfetin
Osmanlılara intikalinden Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ilgasına
kadar, zaman içinde peyderpey kendi halîfeliklerini tanıtmada ve kendi
adlarına hutbe okutmada görerek, İslâm’ın muhafızlığını
üstlenmişlerdir. Bu itibarla Osmanlı hilâfetinin etkisi zamanla artmıştır.
Bu etki, imparatorluk içinde devletin bütün müesseseleri üzerinde az
ya da çok olurken, sömürgecilik hareketlerinin hızlandığı XIX. asırdan
itibaren imparatorluk dışındaki müslümanlar üzerinde de artmıştır.
İslâm dünyasını büyük ölçüde sömürgelerine alan emperyalist Batılı
devletler, “Pan-İslâmizm” yaygaralarıyla Osmanlı hilâfetini yıpratmak,
tesirini azaltmak için bir hilâfet politikası geliştirmişlerdir. Hıristiyan
kültürünün bir sonucu olan Sezar-Papalık ayrımıyla, halîfenin
otoritesinin, siyasî ve dinî olarak ayrılıp aynîleştirilmesi bu çabaların bir
sonucu olduğunu söylemek mümkündür.
Biz “Osmanlılarda Hilâfet 1517-1924” isimli çalışmamızın giriş
bölümünde; Osmanlılara kadarki İslâm hilâfetinin teşekkülünü siyasî ve
teorik olarak ele aldıktan sonra, çalışmanın ana bölümlerinde ise,
Osmanlılara kadar Türk-İslâm devletlerinin halîfelikle ilişkilerini ve
Osmanlılara intikalinden sonra da pek çok ilim adamını meşgul eden
hilâfetin, “1517-1924” dönemindeki görünümü, siyasî ve hukukî açıdan
gelişimi incelenmiştir. Bunun yanında hilâfetin, Osmanlı idarî yapısı
üzerindeki tesiri ile dinî yapısı itibariyle de imparatorluk içinde ve
dışındaki Müslümanlar üzerindeki tesiri ve siyasî ilişkilerdeki rolü tahlil
edilmiştir. Ayrıca imparatorluk içindeki gayrimüslim azınlıkların
hilâfetin yapısı içerisindeki yeri ile sömürgeci büyük güçlerin Osmanlı
hilâfetine yönelik politikaları inceleme içinde yer almıştır.
Bu çalışma Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde
12
Yüksek Lisans Tezi olarak, Osmanlılarda Hilâfet Müessesesi (1517-1909)
adıyla ilk kaleme alındığında (1994) Türkiye’de detaylı ve bir bütün
olarak “Osmanlılar’da Hilâfet (1517-1924)” konusu, ilim âleminde
gerek ansiklopedi maddesi, gerekse makale boyutunda özel konulu
bazı çalışmalar yapılmış, ojektif ya da sübjektif fikirler ileri sürülmüştür.
Biz, yapılan bu çalışmalara imkânlar nisbetinde ulaşarak, “Osmanlı
Hilâfeti’nin 1517-1909 yıllarını incelemiştik. Bu itibarla, “Osmanlıarda
Hilâfet Müessesesi (1517-1909)” akademik olarak, alanında yapılan ilk
çalışmalardan olma özelliğini taşımaktadır. Ancak o zaman, konunun
uzun bir sürece takabül etmesi ve bir müessese olarak hilâfetin
önemine binaen çalışmaların çok ve değişik dillerde olmasından dolayı
ulaşamadığımız çalışmaların olduğunu da belirtmek gerekir. Daha
sonraki süreç içinde, Osmanlı hilâfeti eksenli; “Teokrasi, İslâmiyet ve
Hilâfet” (1997), “Türk Millî Mücadelesinde Hilâfetin Rolü (1998)”,
“Hilâfetin Osmanlı Devlet İdeolojisindeki Yeri” (2011), “İslâm
Dünyasının Yönetilme (Hilâfet) Sorunu” (2014) ve “Osmanlı Devletinin
“İslâm Birliği” Siyaseti: Ortadoğu’nun Osmanlılaşması” (2016) adlarında
yeni çalışmalar kaleme alınmıştır. Bu süreç içinde, zamanla, Türkiye ve
dünyada “Osmanlı Hilâfeti” eksenli dar “bibliyografik” veya “konu”
temalı bütüncü yeni çalışmalar da yapılmıştır. Bu kitap, 1994 yılında
tamamlan söz konusu “Osmanlı Hilâfet Müessesesi (1517-1909)” isimli
tez ile daha sonraki süreçte tamamlayıcı mahiyette yapılan diğer
makale çalışmaların birleştirilmesiyle oluşmuştur. Kitap yayına
hazırlanırken, matbuatta yayınlanan yeni hilâfet çalışmaları da
görülmüştür