Osmanlılarda Hilafet (1517-1924) "Tarihi, İntikali, Tesirleri ve İlgası"


Alkan M.

Nobel Yayınevi, Ankara, 2022

  • Yayın Türü: Kitap / Araştırma Kitabı
  • Basım Tarihi: 2022
  • Yayınevi: Nobel Yayınevi
  • Basıldığı Şehir: Ankara
  • Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

ÖNSÖZ İslâm dünyası için vazgeçilmez bir etki alanına sahip olan hilâfet kurumu, halîfe hanedanlar silsilesinin son temsilcisi Osmanlı Hanedanı’nda iken bundan 97 yıl önce 3 Mart 1924 tarihinde hilâfet, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin “halîfe hal’ edilmiştir. Hilâfet, hükümet ve cumhuriyet mâna ve mefhumunda esasen mündemiç olduğundan hilâfet makamı mülgadır” şeklindeki 431 numaralı kanun ile kaldırılmıştır. Hilâfetin ilgasını, I. Dünya Savaşı sonucunda Osmanlı Devleti’nin yıkılışıyla ilişkilendirmek zorunluluğu vardır. I. Dünya Savaşı sürecinde dünyada tam bağımsız tek İslâm devleti, Osmanlı Devleti’dir. Savaştan sonra Devlet-i Aliyye’nin ana unsuru Türkler, milletçe bütün ülkeye saran bir İstiklâl Savaşı verip mücadelenin sonunda Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kurmuştur. Devlet-i Aliyye-yi Osmaniye’nin yıkılışından sonra 20. yüzyılın ilk çeyrek asrında, yâni halifeliğin kaldırıldığı sırada dünyada bağımsız üç İslâm ülkesi vardı. Bunlar Türkiye, İran ve Afganistan’dır. Bu üç ülke de bu süreçte emperyalist güçlerin işgallerine uğramıştır. Şimdi İslâm İşbirliği Teşkilâtı’na üye 57 İslâm ülkesi bulunmakta, 6 ülkenin de üyelik süreci devam etmektedir. Şu halde bugün dünyada bayrağı dalgalanan 63 İslâm ülkesi vardır. Bunların büyük ekseriyeti tam bağımsızlıklarını 10 hâlâ tamamlayamamıştır. Bunun için İslâm coğrafyasında yönetim, üretim ve paylaşım sorunları yaşanmaya devam etmektedir. Halen İslâm dünyasının yönetilme sorunu vardır. Bu sorun İslâm ülkelerde yaşanan iç savaşlar, geçmiş asırlarda yaşanmış “İslâm Rönesansı”, “İslâm Medeniyeti”, “İslâm Barışı” ve “İslâm Hilâfeti” gibi ışıltılı kavramlara karşı derin özlemi artırmaktadır. Bu çalışmada İslâm dünyasının yönetilme sorununu derinden etkilediği düşünülen “İslâm Hilâfeti”nin son büyük halkası olan “Osmanlı Hilâafeti” incelenecektir. İslâm’ın devlet başkanlığı müessesesi olan hilâfet, bidayetinden ilgasına kadar her dönemde tartışma ve araştırmalara konusu olmuştur. Bu durum devrin şartlarına göre idarî, siyasî, içtimaî ve iktisadî bir müessese olarak hilâfetin gelişimine ortam hazırlamıştır. İslâm’ın siyaset nazariyesi üzerinde teşekkül eden hilâfetin temeli Hz. Peygamber’in idarî, hukukî, siyasî ve içtimaî uygulamalarıyla şekillenmiş, ilk halîfeler döneminde de müesseseleşmiştir. Hilâfet, Hulefâ-yi Râşidîn, Emeviler, Abbâsîler ve Mısır Abbâsîleri’nden sonra, bu silsilenin son büyük halkası olan Hânedân-ı Âl-i Osman’a intikal etmiştir. Osmanlı hilâfeti, mahiyeti itibariyle Hulefâ-yi Râşidîn döneminden sonra aldığı görünümü kazanmış, bu dönemde de gelişimini ilgasına kadar sürdürmüş, devletin gücüne ve padişahın şahsiyetine göre bazen müessese bazen de padişah/ halîfe ön plana çıkmıştır. Osmanlı hilâfeti, döneminde iki büyük muhalefetle karşılaşmıştır. Bunlar; 12 İmam Şiîliği esasına dayanan mezhepçilik tabanlı Fars siyasî muhalefeti ve kavmiyetçilik (Kureyşîlik) esâsına dayanan Arap siyasî muhalefetidir. Osmanlı’ya karşı Batılı güçler bu muhalif hareketlerden istifade etmişlerdir. 11 Osmanlılar selefleri gibi hilâfet ünvanını hâkimiyetlerini sağlamlaştırmak ve genişletmek için kullanmışlardır. Bunu da hilâfetin Osmanlılara intikalinden Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ilgasına kadar, zaman içinde peyderpey kendi halîfeliklerini tanıtmada ve kendi adlarına hutbe okutmada görerek, İslâm’ın muhafızlığını üstlenmişlerdir. Bu itibarla Osmanlı hilâfetinin etkisi zamanla artmıştır. Bu etki, imparatorluk içinde devletin bütün müesseseleri üzerinde az ya da çok olurken, sömürgecilik hareketlerinin hızlandığı XIX. asırdan itibaren imparatorluk dışındaki müslümanlar üzerinde de artmıştır. İslâm dünyasını büyük ölçüde sömürgelerine alan emperyalist Batılı devletler, “Pan-İslâmizm” yaygaralarıyla Osmanlı hilâfetini yıpratmak, tesirini azaltmak için bir hilâfet politikası geliştirmişlerdir. Hıristiyan kültürünün bir sonucu olan Sezar-Papalık ayrımıyla, halîfenin otoritesinin, siyasî ve dinî olarak ayrılıp aynîleştirilmesi bu çabaların bir sonucu olduğunu söylemek mümkündür. Biz “Osmanlılarda Hilâfet 1517-1924” isimli çalışmamızın giriş bölümünde; Osmanlılara kadarki İslâm hilâfetinin teşekkülünü siyasî ve teorik olarak ele aldıktan sonra, çalışmanın ana bölümlerinde ise, Osmanlılara kadar Türk-İslâm devletlerinin halîfelikle ilişkilerini ve Osmanlılara intikalinden sonra da pek çok ilim adamını meşgul eden hilâfetin, “1517-1924” dönemindeki görünümü, siyasî ve hukukî açıdan gelişimi incelenmiştir. Bunun yanında hilâfetin, Osmanlı idarî yapısı üzerindeki tesiri ile dinî yapısı itibariyle de imparatorluk içinde ve dışındaki Müslümanlar üzerindeki tesiri ve siyasî ilişkilerdeki rolü tahlil edilmiştir. Ayrıca imparatorluk içindeki gayrimüslim azınlıkların hilâfetin yapısı içerisindeki yeri ile sömürgeci büyük güçlerin Osmanlı hilâfetine yönelik politikaları inceleme içinde yer almıştır. Bu çalışma Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde 12 Yüksek Lisans Tezi olarak, Osmanlılarda Hilâfet Müessesesi (1517-1909) adıyla ilk kaleme alındığında (1994) Türkiye’de detaylı ve bir bütün olarak “Osmanlılar’da Hilâfet (1517-1924)” konusu, ilim âleminde gerek ansiklopedi maddesi, gerekse makale boyutunda özel konulu bazı çalışmalar yapılmış, ojektif ya da sübjektif fikirler ileri sürülmüştür. Biz, yapılan bu çalışmalara imkânlar nisbetinde ulaşarak, “Osmanlı Hilâfeti’nin 1517-1909 yıllarını incelemiştik. Bu itibarla, “Osmanlıarda Hilâfet Müessesesi (1517-1909)” akademik olarak, alanında yapılan ilk çalışmalardan olma özelliğini taşımaktadır. Ancak o zaman, konunun uzun bir sürece takabül etmesi ve bir müessese olarak hilâfetin önemine binaen çalışmaların çok ve değişik dillerde olmasından dolayı ulaşamadığımız çalışmaların olduğunu da belirtmek gerekir. Daha sonraki süreç içinde, Osmanlı hilâfeti eksenli; “Teokrasi, İslâmiyet ve Hilâfet” (1997), “Türk Millî Mücadelesinde Hilâfetin Rolü (1998)”, “Hilâfetin Osmanlı Devlet İdeolojisindeki Yeri” (2011), “İslâm Dünyasının Yönetilme (Hilâfet) Sorunu” (2014) ve “Osmanlı Devletinin “İslâm Birliği” Siyaseti: Ortadoğu’nun Osmanlılaşması” (2016) adlarında yeni çalışmalar kaleme alınmıştır. Bu süreç içinde, zamanla, Türkiye ve dünyada “Osmanlı Hilâfeti” eksenli dar “bibliyografik” veya “konu” temalı bütüncü yeni çalışmalar da yapılmıştır. Bu kitap, 1994 yılında tamamlan söz konusu “Osmanlı Hilâfet Müessesesi (1517-1909)” isimli tez ile daha sonraki süreçte tamamlayıcı mahiyette yapılan diğer makale çalışmaların birleştirilmesiyle oluşmuştur. Kitap yayına hazırlanırken, matbuatta yayınlanan yeni hilâfet çalışmaları da görülmüştür