1. Türkiye Sinoloji ve Çin Araştırmaları Sempozyumu, İstanbul, Turkey, 24 - 25 September 2021
The aim of this study is to address the difficulties and problems encountered during the translation of Chinese “modern” literary works with a focus on fiction and also to try to shed light on the approaches, i.e. strategies, from the framework of Translation Studies perspective. The first debate that started about translation with “literal (word for word)” or “sense for sense” distinction in Ancient Rome and continued with “equivalance” problems, which is the most important problem of written translation in later periods. Although translation as a subject began to become scientific in the West after the 1970s and discussions have moved to different dimensions, such as functional/communicative and target culture-oriented translation, in a sense the basic problem of word for word/sense for sense dilemma still carry on. In this age, literary translation, that which is situated at a peripheral positon in Turkey’s literature polysystem, generally serves purposes such as to help the growth of popular culture and/or commercial gain, rather than ideological aims. In this sense, it can be said that the most prominent strategies used, often and most of the time unconsciously, in translations from Chinese to Turkish are domestication and foreignization. Especially, if two cultures and languages are different from each other as Turkish and Chinese are, during the transmission of literary works a fine balance must be struck in order to ensure the acceptance of the text by the target reader that arise from the combined use of these two strategies.
In line with aforementioned balance problem, this study focuses on reasons and difficulties that were encountered during literary translation and specifically “xiaoshuo” (namely literary fiction) translation, which serves as a carrier of culture. In this study, the problems that have been found will be emphasized through the interviews given by skilled Chinese-Turkish translators. When those problems viewed through the theories of Translation Studies, main difficulties can be listed as follows: 1. Translation of culturally specific expressions; 2. Translation of words that cannot be found in the target language; 3. Distinguishing proper nouns in source texts; 4. Background and theme transmission problems (for example Budhist themed texts); 5. Problems in the perception of the source text due to the fact that Chinese words can have different functions in a sentence depending on their location; 6. Problems that arise from lack of high quality Turkish-Chinese dictionaries and resources.
In order to solve these problems and improve the quality of literary translations, main responsibilities of Sinologs and academic community have been described as follows: 1. To publish high quality comprehensive Chinese-Turkish dictionaries, idiom dictionaries and also electronic dictionary applications; 2. More detailed and clear-cut researches about Chinese Buddhism, Dao, Confucius and similar elements that can be considered as the building blocks of Chinese culture; 3. Conducting researches about important literary works and their cultural context.
Finally in this research, the strategies and techniques applied by Erdem Kurtuldu, who is known for his Mo Yan translations, were introduced with some examples and the methods that has to be used in order to improve the quality of the Literary translations were discussed.
Results of the study shows that, strict adherence to the source text in literary translations negatively affects legibility and intelligibility. In this sense, it has been found that, during translation process when difficult-to-translate cultural words in the source text, such as idioms and proverbs translated with context appropriate idioms or proverbs, it positively affects the fluency and effectiveness of the target text; explaining words and ideas that reflect the background of the text in sections such as footnotes and / or prefaces reduces the alienation that the reader feels during reading the text to a certain extent and leads to easier perception of Chinese culture; in the transfer of words such as proper nouns; using pinyin and similar systems instead of translating them to Turkish directly preserves exotic taste of the text for the reader. It has been concluded that the principle of “the effect that the source text creates on the reader, should also be captured by the target reader”, namely “dynamic equivalence” put forward by Eugine Nida, which generally sought after in translations of Literary works, can only be achieved through the combined use of domestication and foreignization strategies.
Bu çalışmanın amacı, Çince “modern” edebi eserlerin ve özellikle kurgu edebiyatı çevirisi sırasında çevirmenlerin önüne çıkan sorun ve zorluklara çözümsel yaklaşımlar sunmak, yani kullanılan stratejilere çeviribilim çerçevesinden ışık tutmaya çalışmaktır. Antik Roma’da bire-bir/anlama göre çeviri ile başlayan ve yakın dönemde, yazılı çeviriye dair en önemli sorunsal olan “eşdeğerlik” konusu ile devam eden tartışmalar, Batı’da çevirinin 1970’lerden sonra bilimselleşmeye başlamasıyla beraber işlevsel/iletişimsel ve hedef kültür odaklı gibi farklı boyutlara taşınsa da özünde taşıdığı bire-bir/anlama göre ikilemini halen devam ettirmektedir. Günümüzde, Türkiye’de edebiyat çoğul dizgesi içinde çevresel bir konumda bulunan edebi çeviri edimi, genel olarak bakıldığında ideolojik amaçlardan ziyade popular kültürü beslemek ve/veya ticari kazanç sağlamak gibi amaçlara hizmet etmektedir denilebilir. Bu anlamda, Çinceden Türkçeye yapılan çevirilerde sıklıkla ve genellikle bilinçsizce kullanılan bazı çeviri stratejileri bulunmaktadır ki bunlar arasında en öne çıkan iki temel strateji yerlileştirme ve yabancılaştırma stratejileridir denilebilir. Bu iki stratejinin beraber kullanımı ile ortaya çıkan edebi metinlerde, özellikle birbirine Çin-Türk kültür ve dilleri kadar uzak konumdan yola çıkan yazın eserlerinin aktarımları sırasında, metnin hedef okuyucu tarafından kabulünü sağlamak için ince bir dengenin yakalanması gerekmektedir.
Bu çalışmada, bahsi geçen denge arayışı içerisinde, kültür taşıyıcısı görevini üstlenmiş olan edebi metin çevirileri ve özellikle düz yazın ürünlerinden “xiaoshuo”, yani kurgu edebiyatı türü çevirisi sırasında karşılaşılan zorluklar ve nedenleri, usta çevirmenlerin verdikleri röportajlar üzerinden vurgulanmaya çalışılmıştır. Çeviribilim temelli teorilerin süzgeci üzerinden bakıldığında bu zorluklar: 1. Kültür içerikli sözcüklerin ikamesinde yaşanan; 2. Çincede olup Türkçede bulunmayan kavramların aktarımında yaşanan; 3. Özel isimlerin Çince metin içerisinde ayırt edilmesinde yaşanan; 4. Çince metnin arka planının yahut temasının okuyucuya aktarımında yaşanan (mesela Budist arka planlı metinler); 5. Çince sözcüklerin cümle yapısında değişken işleve sahip olabilmelerinden dolayı çevirmenin metni algısında ve dolaylı olarak aktarımında yaşanan; 6. Yeterli kaliteli sözlük ve benzeri Çince-Türkçe kaynağa sahip olunmamasından dolayı yaşanan sorun ve zorluklar olarak temel bölümlere ayrılmış ve örnekler üzerinden detaylandırılmıştır. Bu sorunların çözümünde ve yapılan çevirilerin kalitesinin arttırılmasında, Sinolog ve Çin Dili üzerine çalışan akademik camianın üzerlerine düşen görevlerden bazıları ise: 1. Çince-Türkçe kapsamlı sözlük, deyim-atasözleri sözlüğü ve elektronik sözlüklerin üretilmesinin; 2. Çin Budizmi, Dao, Konfüçyüs ve benzeri önemli Çin kültürünün yapı taşı sayılabilecek unsurlar üzerinde detaylı incelemelerin yapılmasının; 3. Önemli edebi eserlerin arka planı üzerine araştırmaların yapılmasının gerekliliği gibi maddeler altında tanımlanmaya çalışılmıştır.
Son olarak Mo Yan çevirileri ile tanınan Erdem Kurtuldu tarafından iki dil arası çevirilerde uygulanan strateji ve teknikler belli başlı örnekler altında önceden yapılmış araştırmaların izdüşümünde tanıtılmaya çalışılmış ve çevirilerin kalitesinin arttırılabilmesi adına izlenmesi gereken yöntemlere değinilmiştir.
Çalışmanın sonucunda, edebi metin çevirilerinde kaynak metne katı bir biçimde bağlı kalmanın okunurluğu ve anlaşılırlığı negatif yönde etkilediği, bu anlamda kaynak metinde bulunan deyim ve atasözleri gibi çevrilmesi zor kültür içerikli sözcüklerin, çeviri esnasında metnin bağlamına uygun, erek kültürde bulunan deyim, atasözü veya kalıp sözcükler ile ikame edilmesinin, metnin akıcılığı ve etkileyiciliğini olumlu yönde etkilediği; metnin arka planını yansıtan sözcük ve fikirlerin, dipnot ve/veya önsöz gibi bölümlerde açıklanmasının okuyucunun metinde hissettiği yabancılığı bir nebze olsun azalttığı ve kültürel aktarımda Çin kültürünün daha kolay algılanmasına yol açtığı; özel isimler gibi sözcüklerin aktarımında Türkçeleştirmek yerine pinyin ve benzeri sistemler kullanılarak yapılan aktarımın, metnin egzotik tadını okuyucuya yansıttığı; edebi eser çevirilerinde özellikle aranan “kaynak metnin okuyucusunda yarattığı etkinin, erek okuyucuda da yakalanabilmesi” ilkesinin, yani Eugine Nida’nın ortaya attığı “dinamik eşdeğerlik” kavramının sağlanabilmesinin, yerelleştirme ve yabancılaştırma stratejilerinin ancak birlikte kullanımıyla elde edilebileceği sonucuna varılmıştır.