GAZI AKADEMIK BAKIS-GAZI ACADEMIC VIEW, cilt.2, sa.4, ss.93-111, 2009 (Hakemli Dergi)
Türkiye kamuoyunda, Osmanlı devrinde kurulmuş gayrimüslim vakıflar, Cumhuriyet döneminde oluşturulan azınlık vakıfları ve yabancı vakıflar birbirine karıştırılmaktadır. Her ne kadar
pek çoğunun temeli Osmanlı dönemi vakıflarına veya hayrât kurumu hükmî şahsiyetlerine dayanıyorlarsa da, azınlık vakıfları 1936 beyannamesiyle oluşturulmuşlardır. Lozan Antlaşması, bu
kurumları güvence altına almıştır. Bu araştırmada azınlık veya cemaat vakıflarının oluşumunun
tarihî arka planı ile hukukî yapılarını belirledikten sonra iç analizleri yapılmıştır. Osmanlı Devleti,
düşmanlık olmamak şartıyla gayrimüslimlerin vakıf kurmalarına izin vermiştir. Osmanlı devrinde, özellikle Tanzimat’tan sonra Osmanlı gayrimüslimleri tarafından kurulan vakıflar veya hayrât
hükmî şahsiyetler, 13.6.1935 tarihli ve 2762 sayılı Yeni Vakıflar Kanunu’ndan sonra Türkiye,
azınlık hükmî şahsiyetlerini kayıt altına almak için 1936 Beyannamesi ile, müracaat eden azınlık hükmî şahsiyetlerini vakıf olarak tanımıştır. O dönemden günümüze 74 Rum, 52 Ermeni, 18
Musevî, 10 Süryani, 3 Keldanî, 2 Bulgar, 1 Gürcü ve 1 Türk Ortodoks olmak üzere, toplam 161
vakıf ulaşmıştır. Türk Medeni Kanunu bu vakıfların dışında “azınlık vakfı” adı altında yeni vakıflar
kurulmasına izin vermemektedir. Ancak hâlen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan azınlıklar, Türk
Medeni Kanunu’na göre -diğer Türk vatandaşları gibi- yeni vakıf kurabilmekte ve vakıflarının amaçları doğrultusunda faaliyetlerde bulunabilmektedirler. Bu araştırmada söz konusu 161 vakıf inceleme
konusu yapılmıştır.