Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Kapsamında Pozitif Yükümlülükler ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi


Hazar Z.

Uluslararası Kadın ve Hukuk Sempozyumu, Ankara, Türkiye, 10 - 11 Mart 2017, ss.1-2

  • Yayın Türü: Bildiri / Özet Bildiri
  • Basıldığı Şehir: Ankara
  • Basıldığı Ülke: Türkiye
  • Sayfa Sayıları: ss.1-2
  • Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Adresli: Hayır

Özet

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi insan haklarının korunması hususunda Sözleşmeci devletlerin temel olarak iki yükümlülüğünün olduğunu belirten bir yaklaşım geliştirmiştir: negatif yükümlülükler ve pozitif yükümlülükler. Devletlerin, hakların kullanılmasına müdahale etmemesini gerektiren negatif yükümlülüğün Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin özünden kaynaklandığı kabul edilirken pozitif yükümlülük doktrini 1960ların sonlarında Belçika Dil davası ile şekillenmeye başlamıştır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine göre, pozitif yükümlülüklerin temel niteliği, bu yükümlülüklerin, uygulamada ulusal makamların bir hakkı güvence altına almak için gerekli tedbirleri almasını gerektirmektedir; diğer bir deyişle Sözleşmeci devletler makul ve uygun tedbirler alarak bireyin haklarını korumalıdır. Devletin pozitif yükümlülüklerini esasa ilişkin yükümlülükler ve usuli yükümlülükler olarak ayıran Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, usulí yükümlülükler ile haklarının ihlal edildiğini ileri süren bireylerin etkili soruşturma hakkını, etkili ve caydırıcı cezai mevzuatın çıkarılmasının yanında ihlallere karşı var olan yolların etkili bir biçimde yürütülmesini de talep etmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin geliştirmiş olduğu bu ilke kadına karşı şiddetin önlenmesi için dünyada ve özellikle Türkiye’de önemle üzerinde durulması gereken bir konudur. Zira kadına karşı şiddetin önlenmesi yalnızca caydırıcı hukuki düzenlemelerin yapılması ile değil yapılan bu düzenlemelerin etkin olması ve ihlal sonrası yapılan soruşturmaların etkili olması ile mümkündür.

Bu çalışmada Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kadına karşı şiddet başvurularında pozitif yükümlülük ilkesini nasıl yorumladığı ele alınacak ve bu ilkenin kadına karşı şiddetin önlenmesine yapabileceği katkılar değerlendirilecektir.