GAZI AKADEMIK BAKIS-GAZI ACADEMIC VIEW, vol.7, no.13, pp.107-116, 2014 (Peer-Reviewed Journal)
Akıncı ocağı, Türk devletlerinin sınır güvenliğini sağlayan teşkilâtın Osmanlı devrindeki uzantısı olduğu, Selçuklular devrinde bunlara “uç beyleri” dendiği, hatta Osmanlıların da bu uç beyliklerinden
biri olduğu bilinmektedir. Osmanlı Devleti daha merkeziyetçi bir siyaset izleyerek, sınır güvenliğini,
Selçuklar gibi, “uç beyleri”ne vermeyip, “akıncı ocağı” denilen bazı akıncı ailelerine bırakmıştır. Bu
ailelerin Arnavutluk ve Dalmaçya taraflarında Evrenos-oğulları, Bosna, Semendire ve Sırbistan’da
Mihal-oğulları, Silistre taraflarında Malkoç-oğulları ve Mora bölgesinde ise Turhan-oğulları en tanınmışlarıydı. Akıncıların görevi, Osmanlı Devleti’nde sınır güvenliği sağlamak, fetih bölgelerinde keşif
yapmak, istihbarat toplamak, düşman ülkelere akınlarda bulunmak ve ordu için öncülük hizmetleri gibi, zamanın tabiri ile “beşinci kol kuvveti”nin vazifelerini yapmaktır. Akıncı teşkilâtını, Evrenos
Bey’in kurduğu sanılmaktadır. Bunlar, hafif süvari kuvvetleriydi ve belli bir teşkilât yapıları vardı.
Tımarlı olanlar, deftere eşkâlleri ile birlikte kaydedilirlerdi. Kanuni Sultan Süleyman zamanında sayıları elli bini aşmıştı. Akıncı Ocağı, 16. yüzyılın sonuna kadar büyüyerek sürmüştür. 1595 yılında
Eflak voyvodası Mihal’in isyanı harekâtında yenilen Veziriazam Sinan Paşa’nın tedbirsizliği sonucu,
Osmanlı ordusu Tuna nehri üzerindeki tahta köprüden geçerek geri çekilirken, ordunun gerisinde kalan
akıncılar, Mihal’in saldırısıyla “imha” olurcasına “zayiata” uğramışlardır. Bu hâdiseden sonra akıncı
ocağı bir daha toparlanamamış, onların görevlerini, Akkerman, Dobruca ve Bucak tatarları ile Kırım
Hanlığı kuvvetleri üstlenmiştir. Akıncı Ocağı hakkında İ. Hakkı Uzunçarşılı’nın -muahhar kaynaklara
dayalı- kısa araştırması dışında, akıncı tımar defterleri, mühime defterleri ve mahallî sicil defterlerine
dayalı ciddi bir çalışma yapılmamıştır. Bu araştırmada, akıncıların sonunu getiren 1595 tarihli “köprü
hâdisesi”, Mustafa Âli’nin Künhü’l-Ahbâr ve İbrahim Peçevî’nin, Tarih-i Peçevî adlrihleri arasında ı
eserleri başta olmak üzere dönemin kitabî kaynakları ile 1595 yılı sürecindeki mühime defterlerindeki
akıncı ocağı kayıtları birlikte incelenecek ve bulgular araştırmanın sonucuna yazılacaktır.