MÜTEFEKKIR, vol.10, no.19, pp.24-45, 2023 (Peer-Reviewed Journal)
İbn Rüşd’ün irade kavramına yüklediği anlam teolojisini, ontolojisini, epistemolojisini,
ahlâk felsefesini ve üzerinde duracağımız siyaset felsefesini etkilemiştir. İradenin
kaynağının ne olduğu ya da özgürlükle olan ilişkisinin ne olduğu sorusundan sonra belki
de onun en önemli boyutu pratik/eylem ile doğrudan ilişkili olmasıdır. Pratik boyut
bireysel planda ve toplumsal planda karşımıza çıkmaktadır. Bireysel planda daha ziyade
ahlâk temelinde tartışılan iradenin toplumsal boyutta ilişkili olduğu en önemli konu ise
siyasettir. Gerek İslâm dünyasında gerek Batı’da filozofların siyaset ile ilgili felsefî yapıtlar
ortaya koymaları felsefenin toplumdan kopuk bir alan olmadığını gösteren önemli bir
işarettir. Aslında siyaset, değer alanının temel sorusu olan “Nasıl mutlu olabilirim?”
sorusunun “Nasıl mutlu olabiliriz?” şeklinde toplumsal düzeyde sorulduğu ve cevabının
arandığı bir alandır. Makalede İbn Rüşd’ün irade anlayışı, irade ile siyaset arasında
kurduğu ilişki ve siyaset felsefesindeki temel görüşleri Siyasete Dair Temel Bilgiler isimli
tercüme şerhi merkeze alınarak ortaya konulacaktır. İbn Rüşd genel metodolojisinin
siyaset felsefesinde de uygulamıştır. Bu metodoloji de göze çarpan ilk şey hakikat olduğu
iddia edilen bilginin ne tür bir bilgi olduğunun sorgulanmasıdır. Bu bilgi ‘burhanî’ (kesin
kanıta dayalı) bilgi olmalıdır. Yine onun metodolojisinde öne çıkan diğer bir önemli unsur
nedenselliktir. Gerek pozitif bilimlerde gerekse sosyal bilimlerde neden-sonuç ilişkisini
gözeten İbn Rüşd, bu anlamda rasyonellik ve bilimsellik ilkesini sürekli göz önünde
tutmuş ve siyaset felsefesini de bu temel ilkeler çerçevesinde oluşturmuştur. İbn Rüşd,
metafizik temelli bir siyaset felsefesi benimsememiştir. Siyaset ona göre dünya ile ilgili
olan ve insanların bu dünyada mutlu yaşayabilmelerini tayin ve temin eden bir bilimdir.
Bu yüzden siyaset akıl ve irade temelinde oluşturulmalıdır.